FutbolPedia 7


Futbolun en çok tartışılan aktörü olan ‘hakemler’lerden hiç bahsetmedik. Hakemler ‘hata’ mı yapar, yoksa maç da satarlar mı? Futbolda başka kimler şike yapar?

OD: Hakemlik gerçekten zor zanaat. Her yerde bu böyledir. Bir düdük neleri değiştirmez ki? Bir kere hakemler de insandır. Futbol oyununda da ayni zamanda oyuncu sayılırlar. Bu böyle iken futbolcuların satılması mümkünken hakemleri bunun dışında düşünmek mümkün değildir. Hakem de oyuncudur Deniz! Oyuncuların satılması en genel anlamda iki şekilde olur. Birincisi, futbolcular resmen satılırlar. Transfer mevsiminde en fazla parayı verene giderler. İkincisi de şike yapıp formasını giydiği kulüplerini de satabilirler. Şikeler doğrudan parayla yapıldığı gibi, gönül şikesi, bet şikesi, politik şikeler gibi de olabilir. Öncelikle hakemleri konuşmak istiyorum.
Maalesef futbol tarihinde unutulmaz hakem hataları vardır. Ben bunların sadece ‘insanlık hali’ olduğuna inanmıyorum. İnsandır hata yapar ama insandır satar da! Bu söylediklerimin bugüne kadar kanıtı pek olmamıştır. Çünkü şikenin de rüşvetin de belgesi kolay kolay bulunmadığı gibi bu tür satışlar da kayıt altına alınmazlar.
Futbolda buna önlem olarak hakem sayısı artırılmıştır ama elinde düdüğü olanın krallığı devam etmektedir. Bunu bir yerde minimalize etmek kameraların da oyuna dahil edilmesi ile olacaktır diye düşünüyorum. Ayni zamanda hakem ‘hata’larının devam etmesi sonucunda bu da bir gün gerçekleşecektir.
Kaleye girmeyen topla şampiyonlar liginde finale kalan ve 2005’te Şampiyonlar Ligini alan Liverpool’un bunda bir kabahati yok elbette ama hakemin bu ‘hata’sının faturasını birilerine ödetmesi futbolda adalet duygularını iyici zayıflatmaktadır.
İlk hatırladığım hakem ‘hata’sının büyük rol oynadığı maç 1970’lerde Mağusa’da MTG-YAK maçıdır. İki takımın da kükrediği yıllar ve ben maçı o yıl futbolu bırakan MTG’nin efsane futbolcularından Raif ile yedekler kulübesinin yanından izliyorum. MTG 1-0 maçı almak üzeredir ki Raif abi bana dönüp ‘hakem Yenicami lehine az sonra bir sebep bulup penaltı çalacak, Okan’ diyor… İki dakika ya geçer ya geçmez ki ‘penaltı düdüğü’ hisarlardan yankılanıyor. Hakemdir ‘hata’ yapar elbette… Fevzi golü atıp dengeyi sağlıyor ama maçın kimyası bozuluyor. Saha karışmış, tribünler allem-gallem: Maç iptal! Ve tarihte bir ilki yaşıyoruz Kıbrıs’ta. Maçın tekrarını Mağusa’da yönetecek hakem bulunamıyor ve iptal edilen maç için Türkiye’den hakem getirilip maç tekrar oynanıyor, tarihi Cabulat stadında…
Galatasaray şampiyon olamadığı 14 yılın ardından şampiyonluk için kaptan Fatih’e yönetim kurulu kararı ile futbol bıraktırılıyor. Şampiyonluğun Ali Sami Yen’e gelmemisinin en önemli sebeplerinde biri olarak ‘Fatih’in uğursuzluğu’ tespiti yapılıyor. Son şampiyonluğunu Fatih’in 14 yıl önce Adana Demirspor’dan transfer olmadan yaşayan Galatasaray, Fatih’in jubilesinden sonra rahatlıyor. Artık tribünlerde ‘ondört yıllık bu çile, bitsin artık bu sene’ şarkıları yükselmektedir. İşte böyle bir yılda yani 1986’da ligin ilk yarısının son maçı 28 Aralık’ta Eskişehir’de oynanacaktır. Maçın hakemi Ahmet Akçay, Ankara’da halde manavlık yapmaktadır. Olayın geri kalanını hasta Galatasaray’lı ve eski yönetim kurulu üyesi gazetei-yazar Fatih Altaylı’dan okuyalım. Fatih Altaylı'nın Gelişim Spor'da 28 Aralık 1988 tarihinde yayınlanan "Tarih tekerrür müdür?" başlıklı yazısından;
"1986-87 sezonu, ilk yarısının son maçı Eskişehirspor-Galatasaray. Galatasaray, büyük bir bölümünde 1-0 yenik oynadıktan sonra son dakikalarda Yusuf'un, Zalad'ın elindeki topa vurarak topu çalmasi ve K.Savaş'ın topu filelere yollamasıyla beraberliği, yani 1 puanı kopanyor. ve o bir puan yıl sonunda Galatasaray'ın Beşiktaş'la arasında şampiyonluğu belirleyen 1 puan oluyor..."
"Hareket faul olmasa bile, gol kesin ofsayttı!.. TRT spikeri Levent Özçelik maç sonunda ‘gol nizami mi?’ sorusu üzerine olayların içindeki İlyas dürüstçe cevaplıyor: "valla o tartışılır!.." Görüşüne başvurulan FİFA kokartlı eski hakem Talat Tokat ise, "kalecinin elindeki topa kafayla müdahale edilebilir ancak ayakla olmaz!" diyor. Ertesi gün gazetelerin spor sayfalarında GS'li Yusuf'un ve hakemin itirafları yer alıyor ama iş işten geçmiştir...
Kulüp başkanları maç satar mı acaba? Hem de ne satar Deniz. MTG’nin kükrediği 1980’li yıllardayız. Arda arda gelen şampiyonlukların devamında MTG-Dumlupınar maçı var ligin sonunda. MTG kazanırsa şampiyon, Dumlupınar alırsa ligde kalacak. MTG Başkanı ve UBP’nin lideri Dr. Derviş Eroğlu’nun, Mağusa’da seçimler öncesi Dumlupınar’lıların da ‘oy’una ihtiyacı var. Maç oynanıyor ve maçı kazanan Dumlupınar kümede kalıyor! Maçtan önce MTG’li futbolculardan Dumlupınar’ın ligde kalmasını isteyen Başkan, politik şikenin allahını yapıyor. Bana inanmayanlar o dönemin yıldız oyuncusu Mehmet (Bulli)den olayın detayını dinleyebilirler.
Bu yazıyı okuyan futbolcular, hakemler, başkanlar bana kızabilirler. Sen bir milletvekilisin, ‘milletvekilleri satılmaz mı?’ diye de sorabilirler. Elbette satılabilirler. Kulubünü, takımını satanların olduğu yerde milletvekillerinin da satılabildiğini inkar etmek mümkün mü Deniz?


D.K: Bu konuyu tartışma kararı alırken, sana çekincelerim olduğunu söylemiştim Okan abi. Ama beni hiç beklemediğim yerden vurdun... Kendi tuttuğum takımların maçlarındaki hatalardan bahsettin!!
Bende sana karşılık verme amacıyla bombayı patlatarak başlayım yazıma. Ta oralardan benim takımıma giydirmek... Buna ne diyeceksin? (Tabii tüm bu konuşmalar şaka ile karışık gerçekler barındırır)
Tarih 19 Ağustos 2007... Evet, geçen sene yaz... Ben İzmir’de stajımı yapmaktayım. Güzel mi güzel, sıcak mı sıcak bir Cumartesi sabahı. Tabii Cuma’dan kalma bünye biraz geç kalkar sabah. Simit, bal, çay üçlüsü ile birlikte bir de ben, dördümüz, kimseyi önemsemeden oturduk o gün büyük ekranın başına yalnız yalnız... Premier Lig’in ilk haftaları. Liverpool’um lige iyi başlamış, Benitez’in rotasyon hastalığı nüksetmemiş, Torres sıcak, İzmir sıcak, çay sıcak. Ne güzel de başlamıştı herşey. Torres’im kıvrıla kıvrıla Ben-Haim’in belini kırmış, takmıştı köşeye golü... Ben, simit, bal ve çay, hepimiz beraber sevindik bu gole. Ama ne ben biliyordum hakem Rob Styles’ı, ne simit, ne de çay...

62. dakikaya geldiğimizde perdeler yavaş yavaş kalkıyor, yüzyılın belki de en anlamsız penaltısı ile karşı karşıya kalıyorduk. Finnan’ın topa müdahalesinde havaya zıplayan Malouda, penaltı kazandırıyordu takımına. Rob Styles Şov başlıyordu. Daha sonra Abramoviç ve Mourinho ile ‘Rakı Masası Sohbetleri’ yaptığı ortaya çıkan Rob Styles, daha sonra kızağa alınıyor. Ama ne yapıp edip, o puanı Chelsea’ye verdi ya o maç. Ne ben yediğim simitin tadına vardım, ne de çay izlediği maçın tadına vardı... Artık Rob Styles’ın arabasına benzini Abramoviç mi koyuyor bilemem ama o maçın bana çok koyduğu kesin...
Kıbrıs hakkında birşey bilmem. Bu konuda en iyi yorumu sanırım senin gibi eski taraftarlar ve Coşkun Hocam gibi uzmanlar yapar sanırım... Ama bazı maçlardan sonra insan kendi kendine ‘Acaba bu hakem gece yatağında nasıl da rahat uyuyor’ sorusunu sorabiliyor... Değil mi Coşkun Hocam? Eminim sana bu soruyu sormaya tenezzül eden bile olmamıştır...
Gelelim Türkiye’ye... 2 konuşulan isim, bir kaç tanede hafızada kalan maç var... Ama sadece bunlar değil... Olayın iç yüzü de var tabii... Hakemler Erman Toroğlu ve Ahmet Çakar... Ne ekmek yediler bu işten.. Geçenlerde karşıma çıkan bir video sonrası yıkıldım... Beşiktaş-Fenerbahçe maçı... Yılını bulamadım. Tanju kritik bir pozisyonda topu elle alıyor. Kale arkası görüntüsünde Erman hoca’nın olayı net bir biçimde gördüğü anlaşılıyor. Erman düdüğü ağzına götürüyor, çalmıyor... Pozisyon devam ediyor, Tanju kaleci ile karşı karşıya, Erman ‘ Ulan adam golü atacak, ben en iyisi düdüğü çalayım’ diyerek bir kez daha ağzına götürüyor, yine çalmıyor. Pozisyon gol, Fener galip... Erman da mutlu mesut manavlığa geri dönüyor o gün... Kasap olmuş, haberi yok... İsteyenler YouTube’a ‘Erman Toroğlu ve Gerçekler’ yazıp, çıkan video’yu izlesin...
Bir Galatasaray – Adanaspor maçı var ki, tarih 27 Nisan 2003, Galatasaray şampiyonlıkta Fener ile çekişiyor ve son haftalar. Galatasaray’da 2... Fatih dönemi, bir sürü gereksiz futbolcu (Lukunku, Pinto vs...). Maç 2-2 bitiyor ama Galatasaray’ın attığı 3 gol iptal edilmiş. Özellikle Ümit Karan’ın 85. dakikada attığı gol nizami olmasına ve bunu herkesin görmesine rağmen (Stad Televizyonu), hakem Bülent Demirlenk önce orta sahaya koşuyor sonra da golü iptal ediyor... Fenerbahçe şampiyon oluyor, herkes mutlu, Bülent en mutlu...
Ali Aydın örneği de var. Önce FB-GS maçında 4 oyuncumuzu oyundan atıyor, sonraki haftalarda da BJK-Samsun maçında 6 Beşiktaşlı oyuncuya kırmızı kart vererek, hem BJK’yi hükmen mağlup sayıyor, hem de kendi kariyerine son veriyor. Çünkü evine götürdüğü yemeğin tadı tuzu kaçmaya başlamış ya, o da farkında...
Daha fazla işin dibini kurcalamadan, İtalya adı verilen ‘Mafya Cenneti’ olarak da bildiğimiz Çizme görünümlü ülke ile ilgili birşeyler yazarak sonlandıralım bu haftayı... Bir Collina vardı gerisi yalan... Karizma, duruş, hakimiyet, istikrar... Hepsi vardı onda. Ne de uğurlu gelirdi Galatasaray’a... Ama tüm hakemler öyle değil işte. Collina’yı örnek almak yerine cebine bakan çok hakem var İtalya’da...
Juventus’un küme düşürülme olayını hepimiz hatırlarız... Juventus futbol menajeri Moggi’nin yaptığı telefon görüşmeleri hala daha bugün bile İtalyan basınında konuşuluyor. ‘Calciopoli’ skandalı olarak bilinen olay, Juventus’u küme düşürmüş, Milan, Fiorentina ve Lazio ise sezona eksi puanlar ile başlamıştı. Ama ortaya çıkan yeni telefon kayıtları, Moggi’nin sadece İtalya Ligi Seria A ile değil, Şampiyonlar Ligi ve UEFA ile bile uğraştığını kanıtladı. Konuştuğu kişi Pierluigi Pairetto. İtalya'da hakem derneği diyelim; onun başkanı ve aynı zamanda UEFA'da hakem atama komisyonu üyesi. 2004'de Juventus Şampiyonlar Ligi ön elemesinde İsveç'ten Djugarden ile sahasında 2-2 berabere kalıyor ilk maçta. Alman hakem Fandel, Miccoli'nin attığı bir golü iptal ediyor ve sonraki telefon kayıtlarında Moggi, Pairetto’ya fena küfürler yağdırarak, rövanş maçına İngiliz bir hakem atanmasını istiyor. Deplasmandaki maçı İngiliz Graham Poll yönetiyor ve maçı Juventus 4-1 kazanıyor. Skandalın ortaya çıkmasının ardından Moggi futboldan 5 yıl boyunca uzaklaştırılıyor. Türkiye’de ise bahis oynadığı ortaya çıkan Gökdeniz, 6 ay ceza yiyor ama sonradan Türkiye Milli Takımında bile oynamaya devam ediyor. Al da bozdur...
Futbol dışı en büyük (belki de örnek alınması gereken) olay ise NBA’den. NBA’in gözde hakemlerden Tim Donaghy’nin bahis yaptığı ortaya çıkınca, son iki yılda yönettiği maçlar incelendi ve en sonunda Tim’in NBA hakemliğinden ‘ÖMÜR BOYU’ men edildiği açıklandı. Hadi bakalım böyle bir karardan sonra biri çıksın da şike yapsın. Ceza dediğin böyle olur kanımca... Sahi, bizim ligde hiç böyle bir araştırma yapıldı mı, bilen var mı?

Yorumlar

Popüler Yayınlar