FutbolPedia 14



Kıbrıs Türk Futbolunun Olmazsa Olmazları ULTRACOWS VE RED&WHITE

O.D: Gözümü futbolla açtığımda gördüğüm heyecanın adı Mağusa Türk Gücü-Gönyeli idi. 1970’lerde televizyonda canlı yayınlar yokken, Türkiye ligi maçları radyoda dinlenirken Mağusa Canbulat Stadı futbolda dünyamızın merkezi idi. Hele burası bir de hısarların ambiyansı ve Mağusalıların futbol sevgisi ile birleşince tadına doyulmaz, heyecanına dayanılmaz bir rekabetle baş başaydınız artık…
Gönyeli’nin Erbaylı, Ali Çetinli, Alpagolu, Halilli, Şevkili hücum hattının karşısında Arap Alili, Mehmet Dubaralı, Ali Kemallı, Mullalı, Yücelli, Kemallı, Kaleci Mustafalı müdafası arasında inanılmaz mücadeleyi görmeyenlere anlatmak zordur. Ya da Erdinçli, Mehmet Bullili, Halilli, Galligalı forvetimizin kaleci Ademe yaşattıklarını bilmeyenlerin Kıbrıs Türk futbolu ile bir yanları eksik kalmıştır diye düşünürüm.
O ne heyecandı maçlar öncesi yaşananlar… Mağusa’da hayat durur herşey futbola endekslenirdi. O hafta Mağusa'da sadece MTG ve maç konuşulurdu. Kahvede, okulda, tapu dairesinde, belediyede yani her yerde... Maç Gönyelide ise galibiyetten sonra hangi yoldan geri döneceğimizi düşünürdük. Genelde de Gönyeli’den Girne istikametinden çıkar, Dikmen üzerinden Mağusa’ya dönerdik. Tribunlerdeki gerilim saha dışına da yansırdı yine… Bugünlerde olduğu gibi!
Olsun ama hep iyi ki Mağusa Türk Gücü ve Gönyeli rekabeti oldu ki konuşacak ve yazacak anılarımız çoğaldı diye düşünüyorum. Aradan uzun yıllar geçti ve o günün küllerinden bugünün Ultrcorws ile Red&White mücadelesi ve rekabeti doğdu. (Artık Ultracrows sayesinde deplasmanlarda sahaya ölü karga atılmasından da bu şekilde kurtulmuş olduk. Çünkü artık bizim adımız ve simgemizdi Karga!) Her ne olursa olsun bu rekabet Kıbrıs Türk futbolunun grurudur, heyecanıdır ve her şeyidir diye düşünüyorum. Her türlü fiziki şiddeti dışlamak kaydıyla bu rekabetin artık futbolumuzun olmazsa olmazı olduğunu düşünüyorum.

Futbol iddia sahibi olmanızı gerektirir. İster düşmemeye oynayın, ister şampiyonluğa sahaya galibiyet iddianızla çıkıyorsanız ve arkanızdaki taraftar size inanıyorsa işte bütün güzellik burdadır Deniz. İşte son oynanan Gönyeli-MTG maçı. Şampiyonluğa kimin oynadığını, kimin düşme hattından uzaklaşma mücadelesini verdiğini söyleyebilirmisin bana... Deplasmanda oynayan kim, evinde oynayan kim tribünlere bakarak anlatabilirmisin bana? Elbette hayır! Sahada iki büyük takım, kendilerine inanmış iki büyük taraftar kitlesi ve dünya futbolunun simgesi olan taraftar guruplarının ta kendisi orada.
Orası Liverpool'un Kop tribünü değil, Chelsea'nin Shed End'i de değil. Orası ULTRACROWS'un ve RED&WHITE'ın 'mücadele alanı'... Sahadaki mücadeleden daha 'kıran kırana' mücadelede orada... Tekrar tekrar vurgulamak istiyorum 'fiziki şiddet'i dışlamak kaydıyle mücadelenin en güzeli orda.
İyiki varsın MTG, iyi ki varsın Gönyeli... Teşekkürler ULTACROWS, teşekkürler RED&WHITE... Sizleri seviyoruz, renkliliğinizi ve mücadelenizi destekliyoruz...

D.K: Ne kadar üzülmüştüm, Aralık ayının başlarında odamda ödevlerimi bitirmeye uğraşırken, aklıma gelmişti aniden, “Ben tatilde Kıbrıs’ta hangi MTG maçlarını izleyebileceğim acaba?” dedim kendi kendime... Önce federasyon sitesine girdim, son güncelleme sitenin kuruluş tarihinde yapılmış sanırım... Sonra hemen YeniDüzen’in sitesinde aldım soluğu. “Gürtap abiden böyle işler kaçmaz, kesin vardır bir fikstür” dedim ve yanılmadım. Kıbrıs’ta olacağım tarihlerde bir Yeniboğaziçi deplasmanının ve evimizde Türkmenköy maçının olduğunu gördüm. Geri döneceğim günden 3 gün sonraki maçı görünce dünyam yıkıldı. Evet, bu kesinlikle gitmek istediğim bir maçtı. Ama olmadı.

Sağolsun internet burada gayet hızlı, ufak bir araştırmadan sonra BRT kanalının yayınına ulaştım internetten. Çok fazla kaliteli bir yayın yoktu ama, sonuçta yurdum derbisini izleme fırsatı vardı elimde. Maçtan bir önceki gece babam ile konuşurken bana UltraCrows’un internet sayfasındaki video’yu izlememi ve kendi zamanlarındaki futbolu ve MTG’yi görmemi istedi. Bana düşmez ama video’yu hazırlayanlar öteki taraf için artı puanı ceplerine koymuştur sanırım (sevap anlamında)... Ağlayasım geldi.
Bir an için “keşke bir zaman makinesi olsa, o güne, MTG-Gönyeli maçına Canbulat sahasına gitsem” dedim... Ve hisar tepelerinden babamı, Erbil arabı (kendisi eniştem olur), Okan abiyi, Zeki abiyi ve belkide ismini sayamadığım çok sevdiğim abilerimi, hisar üstüne oturmuş, çekirdek yerken, Galligaların, Erdoğanların, Sadi arapların ve kaleci Mustafaların oyunlarıyla kendilerinden geçmelerini izlesem.
Sabah oldu, uyanmışım. Video’yu izledikten sonra bana gelen heyecanı anlatamam. Uyandığımda önce BRT’de haberleri izledim, sonra bir hafta önceki Türkmenköy maçında sevgili “maç adamı” Doğan kardeşimin bana hediye ettiği UltraCrows atkısını boynuma geçirdim.
Şunu da söylemeden geçmek istemiyorum. Bu güne kadar yazdığımız yazılarda herkes benim fanatik Galatasaraylı, Liverpool sempatizanı, Okan abinin de Es-Es’li ve kanı mavi akarcasına Chelsea’li olduğunu anlamıştır mutlaka. Ben ömrüm boyunca tarafsız spor yazarı olamam. Bizi okuyan herkes bizi böyle sevmiştir. Şimdi de Red&White bize tepki gösterirse üzülürüm. Çünkü bende bir taraftarım, elime bu kalemi alma, yazılarımı bu gazetede yazma şansı verilmiş bana sağolsunlar.

Maçta oynanan futbol hakkında düzinelerce yazı okumuşsunuzdur. Taraftarı konuşan, onlar hakkında yazı yazan köşe yazarları da var. Gel gelelim, UltraCrows grubu YeniDüzen’i boykot çağrılarına başlarken, kendi sitelerinde güzel bir yazı hazırlamışlar. Yazıyı okumak isteyenler www.ultracrows.com sitesine bakabilirler. Yazının tamamına olmasa bile %80’lik kısmına katılıyorum. Emek var bu işte emek. Bugün gazetelerde spor yazarlığı yapan kaç kişi, tuttuğu takımın maçına, yazar değil de taraftar olarak gittiğinde küfür etmeden ve sessiz sakin maç izlemiştir?
Şu anda bile günlük konuştukları kelimelerin yarısı ‘küfür’ olan bir sürü üst düzey insan var ortalıkta. Yaratıcılık, emek, sevgi gibi unsurları bir anda yok edip, küfürü ön plana çıkarmak, sadece yapılanlara karşı “yazık” dememizi sağlıyor. Küfür bu maçta çıkmadı, küfür MTG’de de var, Gönyeli’de de var, Bağcıl’da da, GS’de, FB’de, İngiltere’de, Avrupa’da... Tamam çok iyi bir şey değil, ama ırkçılık illetinden, sahaya dalıp adam dövmekten, dışarda kavga etmekten daha iyidir. Şahsen gazetemin, UltraCrows’u “ceza tahtası”na alırken yazdığı şeylerin yanına da, takımları lig düşme potasında gezerken konvoy halinde Lefkoşa’ya gelmelerini ve Türkiye’de dahil tam tamına göremediğimiz, emsallerine ancak İtalya’da rastlanan iki çubuklu pankartlar ile sahayı donatmalarını da ekleselerdi.
Şundan çok eminim ki sevgili Gönyeli taraftarı bu maça gelecek bu kadar kalabalık bir taraftar grubu beklemiyorlardı karşılarında. Ve bu yüzden çok fazla da asılmamışlardı pankart vs. hazırlamaya. Ama artık eminim ki, Red&White’da en güzel pankartlarını, en mizahi söylemlerini hazırlaycaklar bu maç için... Herkes birbirine ‘derbi’ anlamında saygı göstermeye başladı. UltraCrows var oldukça, Red&White büyüyecek, Red&White var oldukça, UltraCrows büyüyecektir. Ve belki de 50 yaşına geldiğimizde hala yaşıyor olacaksak eğer, ve birde oğlumuz olacaksa, ona anlatacağız; “Bak oğlum, derbi tarihçesi benden de eskilere gider, ama senin şu anda taktığın UltraCrows atkısı, Kıbrıs’ta taraftar oluşumunu başlatan ekiptir. Arkasına gelen Red&White ile ezeli rakip olmalarına karşın, her zaman birbirlerini tamamlayan Ying-Yang sembolü gibi olacaklardır.” Oğulda bunları dinledikten sonra, derbi için yola çıkacaktır. Umarım o günlerde de şampiyon olan Şampiyonlar Ligi’ne, ikinci olan da UEFA’ya gider de, herşey daha da anlam kazanmış olur.

Yürüyedur UltraCrows, yürüyedur Red&White. Beyninizdeki yaratıcılığa, içinizdeki inanca ve takım bağlılığınıza sarılarak. Sadece kendi doğrularınızı bilerek. Yeri gelince el ele, yeri gelince karşı karşıya mücadele ederek... İyi ki varsınız...

Yorumlar

Popüler Yayınlar