FutbolPedia 27



Maç dinlemek...


D.K: Az kaldı... Hem de çok az... Yazın gelmesiyle birlikte yavaş yavaş kış uykusunda olan photoshop’cular deliklerinden çıkacaklar, iki gram aklını da kaybetmeye müsait bazı vatandaşların paralarını haksız bir şekilde gasp edip, onları yalanlara boğacaklar. O geldi, bu havaalanında bekliyor, şu önsözleşme imzaladı, vesaire vesaire... Bunca zaman ‘Bilgisayar destekli teknik çizim’ veya ‘Bilgisayar yardımlı dizayn okuyan genç kardeşlerimizin hangi meslek grubu içinde yer alacaklarını düşünür dururdum... Türkiye’de aç kalmazlar heralde. Photoshop bilen herkes bir spor gazetesinde iş bulabilir sanıyorum. Ben açıkcası ‘resmi sitede görmeden inanmam’ diyen arkadaşlardanım. İki sene öncesine kadar Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaşın Atatürk Havalimanında özel locaları olduğuna, ve getirdikleri futbolcuları burada zorla tuttuklarına inanır hale gelmiştim. Kimler kalmadı ki o localarda? Zidane’dan tutun da Juninho’ya, Ronaldinho’dan Adriano’ya kadar... Sadece Hagi, Alex, Roberto Carlos, Kewell ve Baros gibi birkaçı dışarıya adım atabildi... Tabii bu sene acaba Havalimanına bile gelebilecek oyuncu var mı, ondan da şüpheliyim açıkcası...

Son günlerde umduğumuzun aksine güzel maçlar izleme fırsatı bulduk. Zira bu maçlar ligin sonlarına tekabül ettiğinden, göz zevki açısından yarar sağlamamakla beraber, sadece skorun ön plana çıktığı maçlar olarak düşünülebilirdi. Fakat Chelsea-Liverpool ve Liverpool-Arsenal maçlarının 4-4 sona ermesi, annemi bile televizyon başına çekmeye yetmişti. Fakat bu dönemde izlediğim birçok maçta dikkatimi bir olgu çekti. Spikerler... Ve şunu anladım ki, önemli olan sizin spikeri anlamanız değil, spikerin saçmalamadan maçı anlatması.



CINE 5’ten başlayalım. O dönemler Galatasaray UEFAya emin adımlarla ilerlerken, Ercan Taner ise CINE 5’te maçları anlatıyordu. Rapid Wien maçındaki ‘Hagi Hagi Hagi’ repliğini unutabilen Galatasaraylıya ben taraftar demem. NTV hakeza maç anlatımlarını gayet ilgi çekici ve enteresan bilgiler ile süslerken, Star Şampiyonlar Liginden zevk almamamız için elinden geleni yapıyor sanki. Özellikle son Chelsea-Liverpool maçında tam 427 kez İstanbul Ruhu’ diyen spiker, Chelsea’nin attığı gollere çocuklar gibi sevinerek, Liverpoola bir Nazi muamelesi yapıyor, Chelseanin attığı her golden sonra zevk orgazmları yaşayaraki ‘Güle güle Liverpool’ ve ‘Buraya kadar artık, bitti bu iş gibi çığlıklar atıyordu. Aynı şey Chelseaye yapılsa yine canım sıkılırdı. Ne bu taraftarlık. Artık maçları Starda değil de Skyda izleyeceğim için gayet mutluyum.

D-Smart’ta saçmalamalarıyla bizi farklı dünyalara götüren Emre Tilev ve İlker Yasin. Emre Tilev’in özelliği, milli maçlarda oyuncuları takımları ile anması, yani ‘Barcelona’lı Xavi, Liverpool’lu Alonso’ gibi... Ayrıca ‘Recep abi, baba golü gördün mü baba??’ versiyonu var... İlker Yasin ise Hem penaltı hem gol’ ve ‘muhteşem bir kombinasyon ve harika bir kombinasyon’ replikleri ile bizi 20 şişe rakı içmiş gibi dalgaya sokmuştu. Ama dediğim gibi spikeri anlamak önemli değil. Çok az İspanyolcam olmasına rağmen, İspanyol spiker ile maç izlemeye bayılıyorum. Rastgelirseinz tavsiye ederim.

Son olarak, bizim ülkede maçları yayınlayan BRTnin de spikerlerine değineyim. İzlenmez ki maç. Sanki bitsin de gidelim hesabındalar. Ayrıca gol olunca bağırıyorlar, sonra da utanmış gibi susuyorlar. Ne bir taktik, ne bir yorum... Fazla konuşmayalım. Ne desek boş.

Son olarak konu dışına çıkıp, biraz basketbol yazmak istiyorum. Genç arkadaşlarım, NBAde playoffların başladığı bu dönemde birkaç gece uykusuz kalıp maç izlemenizi tavsiye ediyorum. Basketbolun da zevki başka. Okan abimde izlesin biraz. Cleveland, Lakers favorilerim... Haydi kalın sağlıcakla...



O.D: Türk spikerler bir alem Deniz... Ben 10 yaşından beridir o zamanların deyimiyle İngltere 1.Lig maçlarını şimdinin de İngiliz Premier Ligi maçlarını her fırsatta BBC'den dinliyorum. FM 91.7 ile 95.3 veya MW 1323 kanallarından BBC maçları naklen veriyor. Bu sayede hem şu anda sahip olduğum ingilizceyi öğrenmiş oldum hem de Türk spikerlerinin saçmalıklarından kurtuldum.

Hiç unutamadığım maçlardan biri de 1998 yılında son oynanan Avrupa Kupa Galipleri Kupası yarı final rövanş maçında spiker Emre Tilev'in saçmalıklarıdır. O yıl Kupa'yı kazanan Chelsea yarı finalde İtalyan Vicenza ile oynuyor. Deplasmanda 1-0 kaybettiği maçın rövanşında da Stamford Bridge'de ilk yarı 1-0 geriye düşüyor Chelsea. Gustave Poyet, Zola ve nihayet son dakikalarda Mark Hughes'un inanılmaz golüyle 3-1 öne geçiyor. Vicenza son dakikalarda yağmurun patates tarlasına döndürdüğü zeminde allahına bastırıyor. Öte yandan habire Emre Tilev 'Chelsea artık çok rahat' demezmi? Yiyeceğimiz bir gol biz 18 yıl sonra ulaşacağımız finalden edecek ama adam bunun farkında değil ayni şeyi tekrarlıyor. Ben kaçırılan gollerde gözlerimi kaparken Emre Tilev 'Chelsea artık çok rahat' demeye devam ediyor...

Ama yine de Orhan Ayhan'a değinmeden geçmek istemiyorum. 1970'lerde Türkiye 1. Ligindeki tüm maçlar bir dönem o günkü adıyle Mithat Paşa Stadında yani İnönü'de oynanıyor. Maçlar malumunuz tek kanal olan TRT'de gösteriyor. İstanbuldaki maç televizyonda naklen ise spikeriniz kesinlikle Orhan Ayhan'dı. Maç televizyonda naklen değilse yine radyoda ve TRT'de ve de spikeriniz yine Orhan Ayhan... Ne başka televiyon ve radyo kanalı mevcut, ne de Orhan Ayhan'dan başka spiker... Arada bir emekliliğini yaşayan Halit Kıvanç da anlatıyor ama daha çok O milli maçlarda görev yapıyordu. Orhan Ayhan ve o yılları unutmak mümkün değil. İddia ediyorum ki o ses hala daha herkesin kulaklarında çınlamakta.

1974 yılı öncesinde TRT'yi bile görmek mümkün değildi. O yıllarda Türkiye ligi maçlarını banttan sinemada görüyorduk bazen. Dev sinema ekranı ve renkli! GS'li Gökmen ve kaleci Yasin kardeşlar, FB'li Cemil ve Alpaslan, ES-ES'li Fethi Heper hala daha unutulmazlarım arasında. Siyah-beyaz televizyondan sonra müthiş oluyordu maçları renkli olarak sinemada görmek... Filim aralarında 20 dakika maç görmek ise muhteşem bir şeydi bizim için. Hafta içi sadece İngiltere maçlarını perşembe günü PIK'ta siyah-beyaz izliyorduk.

Hep neyin hayalini kurardım Deniz biliyormusun? Bir gün maçları oynandığı anda televizyondan, hem de renkli görebilecekmiyim diye hep düşler dururdum... Ve bu hayalimin gerçekleşmesi için gece yattığımda bunu düşünür öyle uyurdum.

Yorumlar

  1. Hiç unutmam 90lı yıllarda , sınav haftası olduğu için MTG'nin maçını evde "ders çalışırken" radyodan dinliyorduk. Maç henüz başlamış Bostancı Fikri Garayel Stadyumuna bağlanmıştık ve o müthiş cümle geldi : "Evet sayın dinleyiciler maçın 7. dakikası ve artık maçın tamamlanmasına 83 dakika gibi bir zaman dilimi kaldı durum 0-0 "

    Bir diğerinde yolda stada gidiyoruz bayram haftası olduğu için köy yolundan dönüyoruz. Maç başlamış. Mağusa - Luricina maçı. Radyodan bağlanan spiker "Şu anda tribünlerde istenmeyen olaylar var. Aslında çok büyük olay değil. Ama küçük de sayılmaz. Şişe ve sandalyeler havada uçuşuyor. Büyük olay gibi düşünün sayın dinleyiciler."

    Ha Okan abi Orhan Ayhan dedi ya, Beşiktaş sanırım Ankaragücüyle oynuyor. Radyodan bağlandığı anda : "Bugün burada tribünler yarı yarıya boş, Beşiktaş kötü oynuyor, Ankaragücü aynı kötü oyunla karşılık veriyor. Sayın dinleyiciler futbol adına hiçbirşey yok burada. Çıkın pazar gezisi yapın. Bu maçı dinleyerek harcayacağınız zamana gerçekten yazık edersiniz."

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar