Geleceğe Dönüş 2 (Nuremberg Savaşı + Figo)
Nuremberg Savaşı
Bu kez golleri, kupaları veya şampiyonlukları değil,
kartları konuşacağız. Çok da gerilere gitmeye gerek yok, 2006 Dünya Kupasında
oynanan bir maça gideceğiz beraber. Almanya’da düzenlenen ve finalde penaltılar
sonucu kupaya uzanan İtalya değil konumuz, ne de ev sahibi Almanya. Kupanın 2.
turunda oynanan Portekiz-Hollanda maçını konuşacağız.
Kupaya 2004 yılında kendi evinde Avrupa Kupasını finalde
Yunanistan’a kaybetmiş olarak gelen Portekiz, hem tecrübeli isimleri hem de
yeni gençleri ile kolektif olarak son kez turnuvada yer alıyordu. Figo, Meira,
Maniche, Postiga ve Nuno Gomes gibi son dönemlerini yaşayan tecrübeli oyuncularla
beraber, Ronaldo ve Simao gibi yetenekler eklenmiş, kupanın favorilerinden biri
olmuştu Portekiz. Karşılarında ise kadro kalitesi olarak üst seviyede olan, ama
aynı zamanda genç isimleri ile ön plana çıkan bir ekip olarak Hollanda vardı
ikinci turda. Herkes bol gollü, pas oyununa dayalı ve güzel bir oyun beklerken,
sahada adeta bir savaş olacağını kimse bilmiyordu, oyuncular bile...
Nuremberg Savaşı aslında 1945 yılında Amerika Birleşik
Devletleri ile Nazi Almanyasının, 2. Dünya Savaşı sırasında 5 gün süren
muhabereye verilen isim. Bu savaş sırasında 2. Dünya Savaşının en korkunç sahneleri
yaşanmış, sonucunda ise ABD bayrağını göndere çekmeyi başarmıştı. Bu savaştan
yıllar sonra, yine aynı yerde artık bir stadyum vardı. Bu stadyumda futbol
maçına çıkan ekipler ne ABD, ne de Nazi Almanyasıydı. Artık ortada Nazi
Almanyası yoktu zaten, kadrosunda neredeyse bir tane bile Alman bulunmayan
milli takım ise bu karşılaşmada oynamayacaktı.
FC Nuremberg’e ev sahipliği yapan stadyum, 1928 yılında inşa
edilmiş. Yani 1945 yılındaki savaşı da, daha sonra bu satırlarda anlatacağımız
maçı da görmüş bir stadyum aslında. İlk olarak 1963 yılında, daha sonra 1988
yılında, en son olarak da 2006 Dünya Kupası öncesi restorasyondan geçen
stadyum, 48,500 kişilik kapasitesi ile gerçekten şehir için güzel bir yapı.
Maça dönecek olursak, maç için atanan hakem Rus Valentin
Ivanov, bu karşılaşma sonucunda tarihe geçmeyi başararak, efsaneler arasına
adını yazmayı başardı. Ivanov’un maçın toplamında gösterdiği 16 sarı ve 4
kırmızı kart, Dünya Kupası tarihinde de bir ilkti aslında. Maça hızlı başlayan
Portekiz, 23. dakikada şimdilerde futbolu bırakmış Maniche’nin golü ile öne
geçiyor, ardından savaş başlıyordu. Maçın hemen başında ilk sarı kartı Mark Van
Bommel gördü, dakika henüz 2 idi. Bundan 5dakika sonra Hollanda defansından
Boulahrouz sarı kartını görmeyi başardı. Golü atan Maniche, golden sadece 3 dakika
önce Portekiz adına ilk sarı kartı görmüş, 31. dakikada Portekiz’den sarı kartı
gören Costinha, kart sayılarını eşitlemişti. Maçın ilk yarısının son
dakikasında ikinci sarı kartını gören Costinha, önde olan takımını 10 kişi
bırakmayı başarırken, takımlar devre arasında bu şekilde gitmişlerdi.
İkinci yarının hemen başında Portekiz adına oyuna giren
Petit, sadece 4 dakika sonra sarı kartını görmeyi başarırken, 59’da
Hollanda’dan van Bronckhorst, 60’da ise Portekiz’den Figo sarı kart görüyordu.
63. dakikada ikinci sarı kartı görerek oyun dışı kalan Boulahrouz, iki takımın
oyuncu sayısını da eşitlemişti. Bu dakikadan sonra olay tamamen çığrından
çıkmıştı. 73 ve 78’de iki sarı kart görerek oyundan atılan Portekiz’li Deco’ya
ek olarak, Hollanda’dan Sneijder ve Van der Vaart, Portekiz’den ise Ricardo ve
Valente girdikleri tartışma sonrası sarı kart görüyorlardı. Herkes maçın bu
şekilde sonlanacağını düşünürken, maçın uzatma anlarında ise Van Bronckhost
ikinci sarı karttan dolayı oyundan atılıyor, ve maç 1-0 Portekiz’in üstünlüğü
ile sona eriyordu. Evine dönen Hollanda, yine büyük umutlarla geldiği bir
turnuvadan boynu bükük bir şekilde erken ayrılırken, Portekiz ise çeyrek
finalde İngiltere’yi penaltılar sonucunda eleyerek yarı finale çıkıyor, ama
Zidane önderliğindeki Fransa’ya mağlup olmaktan kurtulamıyordu. Almanya
karşısında 3.’lük maçını da kaybeden Portekiz, turnuvaya yine de başarılı bir
şekilde nokta koyuyordu.
Luis Figo
Kimse daha Ronaldo’yu tanımazken, Eusebio’dan sonra bu
topraklarda top oynamış en büyük isimlerden biri olan Luis Figo, Barcelona’da
oynadığı futbolla herkesi kendisine hayran bırakıyordu. Rivaldo’lu, Kluivert’lı
efsane Barcelona’nın 100. yıl kadrosunda kaptanlığa kadar yükselmeyi
başarmıştı. Sporting Lisbon’da başladığı kariyerinde bir sonraki durağı
Barcelona olan yıldız oyuncu, bu takımda toplam 172 maça çıkıp, 30 gol
kaydetmeyi başarmıştı. Ardında şok bir karar ile tüm dünyayı şaşırtan Figo,
“Los Galacticos” projesinin ilk ayağı olarak Real Madrid’e imza atıyor,
Barcelona taraftarlarından ise büyük tepkiler görüyordu. Zidane, Ronaldo,
Beckham, Raul, Roberto Carlos ve Owen gibi isimlerle beraber forma giymeye
başlayan Figo, 7 numarayı Katalunya’da bırakarak, Madrid’de 10 numarayı sırtına
geçiriyordu. 10 numara ile 164 maça çıkıp 36 gol atan Figo, kariyerinin son
dönemlerini geçirmek adına Milano ekibi Inter’e geçiyor ve 105 maça da
mavi-siyahlı forma ile çıkıyordu. Futbolu bıraktıktan sonra Inter bünyesinde
çalışmaya devam eden Figo, Portekizce, İspanyolca, İngilizce, İtalyanca ve
Fransızca olarak tam 5 dili rahatça konuşmasıyla da ilginç bir profil çizmekte.
Figo’nun hiç dağılmayan parlak saçları, ilginç golleri ve hırsı ile
hatırlayacağız her zaman.
Yorumlar
Yorum Gönder