BİSİKLETE BAHAR GELDİ! (7 MART 2019 TARİHLİ GAZETE YAZISINDAN)
Havaların toparlanmaya başlaması
ile dünya çapında bisiklet yarışları da ivme kazanmış durumda. Bütün kış
boyunca Eurosport ekranında gördüğümüz kayakla atlama, biatlon, slalom vb kış
sporları ekranlardan yavaş yavaş çekiliyor. Kayak takımları, havalı tüfekler
artık dolaplara! Baharın gelmesi ile birlikte bisiklette belki de en yoğun
dönem kapıda; Klasikler. Uzun mesafeli tek günlük yarışlara klasik adı
veriliyor. Anıtsal klasikler tüm sezona yayılmış 5 adet yarıştan oluşur; Milan-San Remo, Tour of Flanders (Ronde van
Vlaanderen), Paris-Roubaix, Liege-Bastogne-Liege ve Il Lombardia. 2 İtalya,
2 Belçika ve 1 Fransa yarışı anıtsal klasikleri oluşturur. Bunun dışında kalan
klasikler Taşlı Yol (Cobbled) Klasikleri, Ardenne Klasikleri, Bahar-Sonbahar
Klasikleri ve Yaz Klasikleri gibi kategorilere ayrılır.
Klasik kültürü diğer etaplı
bisiklet yarışlarından çok farklıdır. Bisikletin en içgüdüsel platformu, kısa
dönem planlı mecrasıdır. Bu yarışların “klasik” sıfatı ile anılmasının tek
sebebi tarihçeleri, gelenekler ve kültürler değildir. İçgüdüler ile
yarışılması, yeni teknolojilerin yaratacağı farkları da bir “tık” geride
bırakıyor. Sprint profilli etaplarda kaçmaya çalışan puncheur’ler, zorlu yokuşlar olduğunda kaçmaya çalışan sprinterler, yağmurlar, çamurlar, acayip
rüzgarlar. Hepsi içgüdü, hepsi acı eşiğini test etmek için gerekli malzemeler.
İlk bisiklet yazımızda bahsettiğimiz Avustralya ile başlayan yarış takvimi,
batıya doğru kayarak Ortadoğu’ya ulaşır, UAE Tour ile Avrupa’ya göz kırpar.
Sessiz başlayan takvim, ilk gürültülerini de klasikler ile çıkarmaya başlar.
İlk klasikler ise 2 gün üst üste (Cumartesi-Pazar) yapılan Omloop Het Nieuwsblad ve Kuurne-Brussels-Kuurne
olur. Belçika’nın soğuk havalarında kendini test etmeye çalışan ve bisiklette
aradığı patlamayı yapmak isteyen bisikletçiler sokaklara iner.
Omloop Het
Nieuwsblad
Cumartesi koşulan Omloop 200 km’lik bir profile sahip.
Geçtiğimiz sene Astana’dan Michael Valgren’in yaptığı atak ile tek başına
kazandığı yarış içerisinde Belçika bisikletinin en ikonik yerlerinden biri olan
Muur van Geraardsbergen’den de
geçiliyor. Kısaca Muur-Kapelmuur olarak
bilinen bölge, taşlı bir yokuş sonundaki virajın hemen sonrasında karşımıza
çıkan bir şapel ile büyüleyici bir atmosfere sahip. Binlerce taraftarın
beklediği köşe asıl olarak Ronde van
Vlaanderen yarışına ait, fakat hem Omloop’ta
hem de Gent-Wevelgem’de kullanılıyor.
Bu sezon 74. kez yapılan yarış için Belçika’ya kimler kimler gelmedi ki; yeni
takımı Dimension Data ile son şampiyon Valgren,
Lotto Soudal adına yarışan Tim Wellens
ve Tiesj Benoot, son dönemin favori
ismi ve Tour of Oman genel klasman galibi Astana’lı Alexey Lutsenko, CCC Team ile takımın ilk sezonundaki en gözde ismi
Greg Van Avermaet, EF Education First
adına Sep Vanmarcke, Mitchelton Scott
ile sezona fırtına gibi başlayan Matteo
Trentin, bu yarışı daha önce 2 kez üst üste kazanan Team Sky’dan Ian Stannard, yeni takımı ile ilk
yarışına katılan ve çok büyük potansiyele sahip Wout Van Aert, Direct Energie ile imzalayarak sezonun en büyük
sürprizine imza atan Niki Terpstra ve
klasikler sezonunun büyük canavarı, Deceunink-Quick Step takımının tamamı. Quick-Step’te
bu yarışın favorileri neredeyse herkes ama Yves
Lampaert, Philippe Gilbert ve Zdenek
Stybar öne çıkan isimlerdi.
Ve Yarış
Başlar
Bir kaçış grubu belirlenir ve
etabın başında hemen bir fark açarak tempo yapmaya başlar. Az kişi olan ön ekip
kalabalığın avantajını kullanamadığı için daha da yorulacak, tempo yaparken bir
umut pelotonun, yani ana grubun
onlara yetişememesini umacaklardır. Amaç aslında kendini göstermek, takımı ve
sponsorları televizyonda mümkün olduğunca uzun süreli yayınlatmaktır. Fakat bu
kaçış, çok acılı bir süreçtir. Rüzgarın etkisini iyice hisseden bisikletçilerde
bir trans hali vuku bulur. Bacaklar yanar, bilinç giderek odaklanmasını yitirir
ve iç ses sürekli “bırak artık” diye bağırır. Burada sürücünün yapabileceği en
olumlu şey, o iç sese “sus artık” diyebilip, iyice pedallara asılmaktır. Kaçış
sürecinde aynı kaderi paylaşan sürücüler bir takım oyunu sergileyerek beraber
çalışırlar. Ön sırada rüzgârı kesebilmek ve güçlerini dengeli kullanabilmek
adına değişerek seyrederken, Muur yokuşu artık kaçış grubuna çekiç darbesini
vurur adeta. Yokuşun sonuna doğru gelen %19,8’lik eğim, can yakmaktan ziyade
bisikletçilerin altındaki aletten nefret etmelerini sağlıyor. Eğim konusunu
anlamakta zorlanıyorsanız şöyle açıklamaya çalışayım, %19,8 demek 100 metrelik
bir yolun başı sıfır kotunda iken, sonuna geldiğinizde yerden 19,8 metre
yüksekte olmanız demek. Bu eğim öylesine dik ki, sürücüler arka tekerleklerin
spin atmaması için yokuşu çıkarken oturdukları yerden kalkamıyorlar.
Yarışların birçoğunda kaçış grubu
amacına ulaşamaz. Kalabalık grup, yani bilinen adı ile peloton, kendi içinde yaptığı muazzam matematiksel hesaplar ile
kaçış grubunu en muazzam yerde yakalar; başka atakların oluşamayacağı yarışın
son kilometrelerinde! Eğer peloton
hesabını yanlış yapıp kaçış grubunu erken yakalarsa, muhakkak yeni kaçışlar
oluşacak ve bunları yakalamak daha da zorlaşacaktır. Omloop’ta ise bu hesaplar
amacına ulaşamadı. Kaçış grubunda yer alan isimler klasik yarışların
profillerine uyan isimler olunca, peloton
da bir yerden sonra yetişemeyeceğini anladı. Tabii bunda kaçış grubunda yer
alan sürücülerin takım arkadaşlarının bilinçli bir şekilde grubu
yavaşlatmasının da etkisinin olduğunu söyleyebiliriz. Ön grupta yer alan 6
isim, BORA-Hansgrohe’den Jempy Drucker,
Bahrain Merida’dan Dylan Teuns, Lotto-Soudal’dan
Tim Wellens, Deceuninck-Quickstep’ten
Zdenek Stybar ve CCC Team’den Greg Van Avermaet.
Son kilometreler, daha doğrusu
son 3 km ise şöyle gelişti. Ön grup yarışı pelotondan
kopardığını anladığı anda, “öküz öldü
ortaklık bozuldu” dercesine birbirleri ile çalışmayı bırakıp, kendilerini
denemeye koyuldular. Arka arkaya kısa ataklar yaparak, rakiplerinin
reaksiyonlarını, reaksiyon zamanlarını kontrol ettiler. Tim Wellens’in yaptığı kısa bir atağı savuşturan Greg Van Avermaet, pedalı biraz
hafiflettiği anda, 2,6 km kala atağını yapan Zdenek Stybar, bir daha arkasına bakmadı. Bu iş ya olacaktı ya
olacaktı. Bu atağa da yanıt vermeye çalışan GvA, yanında kimsenin çalışmadığını
görünce pedallara asılmayı bırakarak adeta “biraz da siz çalışın, gidin siz
yakalayın” dercesine yavaşladı. Diğer kaçış grubu elemanlarından istediği
performansı da göremeyince, Zdenek Stybar’ın
galibiyeti garantilendi. Quickstep’in
bu taktik anlayışı, yarışı okuyabilmesi vs. muazzam olaylar, akıl alır gibi
değil. Bu sayede yarışı kazanan Stybar,
geçen sezon kazandığı 20. sıranın da fersah fersah üstüne çıkmayı başardı.
Kendisi için çok kritik bir dönemden geçen Stybar,
önümüzdeki sezonda alacağı ücret konusunda da hanesine bir artı eklemiş oldu.
İlk 10’a 3 sürücü sokmayı başaran Deceuninck-Quicstep
ise klasik dominasyonunu sürdürmüş oldu.
Kruune-Brussels-Kruune
Ertesi gün yapılan Kruune-Brussels-Kruune ise yarışçılar
açısından Omloop kadar ilgi çekici
bir yarış olmasa da son 15 km’si bizleri çok heyecanlandırdı. Kaçış grubunda Bob Jungels gibi bir ismin girmesine
izin veren peloton, büyük bir hata
yaptığını geç de olsa anladı ama yetişme konusunda başarılı olamadı. Bob Jungels ön grubu son 16 km kala bir
atak yaparak silkeledi ve yalnız başına kaldı. Tabii ki bu uzun mesafede tek
başına kalmak inanılmaz büyük bir dezavantaj olsa da Lüxemburg’lu yıldız zamana
karşı özelliğini de kullanarak avantajını korumayı başardı. Bu esnada arkada, pelotonun yetişme çabalarında tek başına
kalan Bora-Hansgrohe sürücüsü Jempy
Drucker 2,6 km kala fark 20 saniye iken pilini tüketti ve meydan tamamen Deceunink-Quickstep takımına kaldı. Tam
da bu anda pelotonun önüne geçen ekip
bir anda yarışı yavaşlattı, hatta aralarından Florian Senechal eli ile tüm sürücülere “hadi artık durun, yarış
burada biter” dercesine bir de hareket yaptı! İnanılmazdı! Belki de bu sezon birçok futbol takımında görmediğimiz takım oyununu
bisiklette gördük!
Böylelikle yarışı kazanmayı
başaran Bob Jungels, hem Quickstep’e sezonun 13. Galibiyetini getirdi, hem de
geçtiğimiz sezon aynı şekilde kaçarak yakaladığı Liege-Bastone-Liege anıtsal
klasik başarısını tekrarlamış oldu.
Bu yarıştan hemen 2 gün sonra
koşulan Le Samyn tek günlük yarışı da kazanmayı başaran Quickstep’ten Senechal,
takımına 14. galibiyeti de kazandırdı. Artık gözümüz pazar günü koşulacak
Strade Bianche’de. Eğer bisiklet izlemeye yeni başlamışsanız veya başlamak
istiyorsanız, klasikler dönemi tam da size göre. Eurosport ekranlarında
yarışların birçoğu canlı yayınlanıyor, öğretici bilgiler ve güzel sohbetler de
cabası. Strade Bianche’de her beklediğinizi bulacaksınız. Çamur, taşlı yollar,
müthiş rekabet, taktiksel savaşlar! Bir sonraki klasikler özetinde görüşmek
üzere!
Yorumlar
Yorum Gönder